---------- Ablasyon Deneyi / Ablation Experiment ----------





Ablasyon Deneyi / Ablation Experiment : Beynin hasar görmesi sonucunda ortaya çıkan davranış değişikliklerini belirlemek amacıyla yapılan deneyler.





-----------------------------------------------------------------------------------
Dişi kene yumurtalarını bırakmadan önce kan emmek zorundadır. Tüm yaşamı yumurtlaması için gerekli olan bu besleyici gıda için uygun bir konakçı bekleyerek geçer. Tek bir amaca adanmış bu yaşam boyunca, kenenin duyu organları onun gereksinimlerini karşılayacak özelliklerin habercisi olan tek bir grup uyaranı alacak biçimde çalışır. Dişi kenenin derisi, onu bitki örtüsünün derinliklerindeki karanlıktan, bir bitkinin üzerine yönlendiren ışığa karşı duyarlıdır. Kene o andan itibaren memelilere özgü kimyasal bir yan ürün olan butirik asit kokusunu almak üzere bekleyişe geçer. Yalnızca bu işe yarayan özel koku alıcılarına sahip olan kene, butirik asit molekülleri bu alıcılara ulaştığı anda kendini aşağı bırakarak kurbanının üzerine düşer.

Bu kez de çok duyarlı sıcaklık alıcıları devreye giren kene, kendini besine ulaştırmaya yarayabilecek diğer yol göstericilere duyarsız kalarak yalnızca sıcaklığın peşine düşer. Artık ışığın ve kokunun rol oynamadığı bu yeni dünyasında, onu yalnızca konakçının derisine yakın bir noktadaki kanın belirtisi olan sıcaklık ilgilendirmektedir; bunu bulduğu anda da yumuşak bir yere yerleşerek emmeye başlar. Kene çoğunlukla kana ulaşmayı başarır ama tat alma duyusu olmadığından, bir kez deriyi deldikten sonra uygun sıcaklıktaki her türlü sıvıyı emecektir.


Kene türlerinin çoğu için bu ilk ve son yemektir. Yeterince kan emip şişen kene konakçının üzerinden düşer, yumurtalarını bırakır ve ölür. Kenenin tüm duyu yaşantısı, ışık, tek bir koku ve sıcaklıktan oluşmaktadır. Mekân ve zaman kavramları kene için neredeyse hiçbir anlam taşımaz - hiç değişmeyen bu yaşam biçiminin başlangıç aşamasında, hareketsizliğe son verecek tek şey olan butirik asit kokusunu almak için bazı kenelerin 18 yıl gibi çok uzun bir süre boyunca bekledikleri bile görülmüştür.

Von Uexküll'ün sözleriyle, "Üzerinde yaşadığı dünyanın tüm zenginliklerine karşın kenenin Umwelt'i yalnızca üç duyu ve üç etkinliktir. Diğer yandan dünyasının bu kadar fakir oluşu sayesinde kene asla yanılmaz. Güvenlik her zaman için zenginlikten daha önemlidir."


James L. Gould & Carol Grant Gould - Hayvan Zihni


+ Efendim...

- Bu noluyor?

+ Press TV

- Uuuu...Çok iyi de oldu çok güzel iyi oldu taam mı? Şimdi meselam türban olayını çog garıştırdılar. Ha aralarında bi farg galdı o farglan çog güzel oldu... Meselam hergesin hayatına gimse garışamaz, ha nasıl garışamaz? Ben bu şekkil geyinirim, bu bayan şu şekkil geyinir, şu şekkil geyinir!!! Ha heçkimse kimseye garışmaya bi haggı yog, özgürlüğ bidir... Ha başörtü kurban olduğum ya resulallahtan gelebilir amma lakin ki öyle değildir... eğn yorumlamam bu gadar... Hadi hayırlı işler...

Boğazını kestiği halde, hayata geri dönderilen bir adamı astılar. Onu, intihar ettiği için astılar. Doktor onu bu şekilde asmanın imkânsız olduğunu, gırtlağı açılıp oradan nefes alacağını söyledi. Ama onu dinlemediler ve adamı astılar. Boğazdaki yara hemen açıldı ve adam asılı olduğu halde nefes almaya başladı. Belediye Meclis üyelerinin soruna bir çözüm bulmak amacıyla toplanmaları zaman aldı. En nihayet üyeler toplandılar ve yaranın altını adam ölene kadar sıktılar. Sevgili Mary ne çılgın bir toplum, ne budala bir uygarlık.*

_______________________________________________
* Bkz., E.H. Carr, The Romantic Exiles, Harmondsworth, 1949, s. 389.


A. Alvarez - İntihar / Kan Dökücü Tanrı
-------------------------- Ablasyon / Ablation --------------------------




Ablasyon / Ablation : Vücudun bir parçasının alınması veya kesilmesi. Genellikle cerrahi olarak yapılar. Titoid bezinin alınması gibi. Bazen de hormanal yolla yapılır. Prostat kanserinin yayılmasını önlemek için hormanal tekniklerin kullanılması gibi.




------------------------------------------------------------------------------------
"Yaşamın gerçekliği her şeyden önde gelir!" "İnsanın yüzü, ruhu, yaşamın dramı, tabiatın izlenimleri, onların yaşamı ve anlamı, tarihin nefesi, bizim konularımız bunlardır sanırım." (İlya Repin)

Ilya Yefimovich Repin - Self portrait (1878)

İlya Repin, 1844 yılında Ukrayna'da Çuguyev adlı bir kasabada dünyaya geldi. Babası subaydı ve sanat ve ressamlıkla ilgili ilk deneyimlerini de devam ettiği askeri okulda, topografyacılıkta edindi. Fakat İlya Repin'in yüreğinde ressam olmak yatıyordu. Bu coşkulu arzu onu 19 yaşında, Güzel Sanatlar Akademisine girme umuduyla Petersburg'a yöneltti.1863 yılında St. Petersburg'a yerleşen Repin Akademi imtihanlarına hazırlık olarak önce özel bir çizim okuluna ve bununla birlikte de öğrenci çevrelerine girdi.

Ilya Yefimovich Repin - Ivan the Terrible and His Son (1885)

Dönem Rusya'da kapitalizmin geliştiği, büyüyen işçi sınıfının hareketlendiği bir dönemdi. Köylülerin çiftlik sahiplerine karşı ayaklanmalarından korkuya kapılan Çarlık hükümeti 1861'de serfliği kaldırmak zorunda kalmıştı. Serfliğin kaldırılmasından sonra, Rusya'da sanayi kapitalizminin gelişmesi, tüm yarıfeodal kalıntılara rağmen hızla ilerleme gösteriyordu. (Bkz. SBKP(B) Kısa Tarihi, Stalin Eserler, cilt 15, sayfa 17 ve devamı, İnter Yayınları, 1990 İstanbul)

Ilya Yefimovich Repin - Krestny Khod (Religious Procession) in Kursk Gubernia (1880 - 1883)

İlya Repin Petersburg'a yerleştiğinde öğrenci çevrelerinde "Halkın Dostları" olarak bilinen "Narodnikler" hakimdi. Güzel Sanatlar Akademisinde de Çarlık istibdadının gerici feodal zihniyetine karşı mücadele eden öğrenciler vardı. Bunlardan 14 öğrenci örneğin, 1863 yılındaki bitiş sınavlarında okul yönetimi tarafından verilen konu çerçevesinde resim yapmayı protestoyla reddetmiş ve "Petersburg Hür Sanatçılar Kooperatifi"ni kurmuşlardı. Kooperatifin başını çeken ressam İwan Kramskoi İlya Repin üzerinde de büyük etkide bulunmuş ve İlya Repin'in aralarına katılmasını sağlamıştı.

Ilya Yefimovich Repin - A Fisher Girl (1874)

1884 yılından itibaren Güzel Sanatlar Akademisi öğrencisi olan Repin, akşamları da Kooperatifin toplantılarına katılıyordu. Politik olarak halka gitme, halka inme çizgisini benimseyen Narodniklerin görüşleri sanat çevrelerinde de sanatın, saray çevrelerinden, Moskova ve Petersburg'daki çevrelerden çıkarılması ve halka ulaştırılması' şeklinde ifadesini buluyordu.

Ilya Yefimovich Repin - On the seashore (1904)

Bu amaçla kurulan "Gezgin Sanat Sergisi Kooperatifi"ne (Peredvişniki) 1878-1891 yılları arasında İlya Repin de üyeydi. Kooperatifte yapılan akşam toplantıları hakkında İlya Repin bir notunda şunlar yazıyor:

"Herkes merakla en son makaleleri okuyordu: Çernişevski'nin "Sanat ile gerçeklik arasındaki estetik ilişki"sini ve Pissarev'in "Estetiğin bozulması"nı..." (İlgili yazılardan biri Çernişevski'nin 1885'de yayınlanan doktora tezi; diğeri Pissarev'in 1865'de sol liberal dergi Russkoje Slowo'da yayınlanan bir makalesidir; Sergi Kataloğu, s. 20)

Ilya Yefimovich Repin - St. Nicholas Saves Three Innocents from Death (1888)


Çarlık istibdadına karşı yönelen muhalif hareket edebiyat ve sanat çevrelerini çoktan sarmış, yeni devrimci düşüncelerin yaygınlaşması için gayet elverişli bir ortam hazırlamıştı. Dönem Tolstoy, Dostoyevski gibi büyük Rus realistlerinin dönemiydi. Dönem, devrimci düşünceleriyle Çernişevski'nin gençliğin yüreğini fethettiği dönemdi.

Ilya Yefimovich Repin - Cossack in the steppe


İlya Repin ve diğer ressam arkadaşları halkı tanımayı ve Rus realitesini resmetmeyi amaç edinmişlerdi. Repin, 1883'de yazdığı bir mektupta şunları söylüyordu: "Beni çevreleyen herşey, bana çok büyük heyecan veriyor, beni rahat bırakmıyor ve onları resime dökmemi talep ediyor; Gerçeklik insanı öyle hiddetlendiriyor ki, onu vicdan rahatlığıyla bir örgü örneği gibi resmetmek mümkün değil." (Katalog, s. 8)

Ilya Yefimovich Repin - The Raising Of Jairus' Daughter

İlya Repin'i ünlendiren ve ressamlığında bir dönüm noktası teşkil eden eserlerden biri Akademi bitiş imtihanı için hazırlanmış olan ve kendisine altın madalya kazandıran "Yarus'un Kızının Dirilişi" ve diğeri "Volga Ameleleri" idi.

Ilya Yefimovich Repin - Volga Boatmen (1870)

"Volga Ameleleri" tablosuyla İlya Repin Rus realistleri arasında yerini aldığını kanıtlıyor, safını belirlemiş oluyordu. İlya Repin, gerçek insanlarla, onların yaşantısı ve karakterleriyle ilgileniyor ve bunları resmediyordu. Rusya insanlarını ve yaşantılarını tanımak üzere 1870 yılının yaz aylarını ressam arkadaşlarıyla birlikte Volga kıyısında geçirmiş ve ona Rusya dışında da ün kazandıran tablosunu burada başlamıştı... Bir yük gemisine hayvan gibi koşulmuş insanlar... dönemin yokedici koşullarının bütün ağırlığını omuzlarında taşıyan ameleler... Çarlık Rusyası gerçekliğinden bir kesit...

Ilya Yefimovich Repin - A Shy Peasant (1877)

Yetenekli genç bir ressam olarak kendini kabul ettirmeye başlayan İlya Repin, 1874 yılında burslu olarak yurtdışına çıkmış ve burada özelde Paris'te öğrenimini sürdürmüştü.

Ilya Yefimovich Repin - Religious Procession (1877)

Paris'in sanatçı çevrelerinde Guy de Maupassant, İvan Turgenyev, Edouard Manet gibi dönemin sanatçıları ve entelektüelleri ile tanışma olanağına sahip olmuştu.

Ilya Yefimovich Repin - Horse for the stones collecting in the Vela (1874)

Paris'te kaldığı dönemde yarattığı tablolardan biri de yıldönümünde Komün savaşçılarının anısına Père Lachaise mezarlığında yapılan gösteriye ilişkin tabloydu. Bu tabloya esin kaynağı olan gösteri hakkında İlya Repin şunları not ediyor: "İnsan akını durmuyordu. Çiçeklerle kaplanan duvar kırmızı renkte mükemmel bir İran halısını andırıyordu. Bu resmi mutlaka her zaman yanımda taşıdığım seyahat günlüğüme kaydetmek istemiştim. Ancak ilerleyen insan kitlesi benim görüşümü ve çizmemi engelliyordu. Fakat Fransızlar ince duygulu ve saygılı bir halk. Birkaç kalıplı işçi kendiliğinden beni korumaları altına aldılar ve bana yer açtılar. Arkamdan beni teşvik eden sesler kulağıma geliyordu. Yanımdakiler benim kim olduğumu öğrenmeye çalıştılar. Rus olduğumu duyduklarında beni coşkuyla selamladılar u o zamanlar alışılmış bir şey değildi- ve beni Rus yoldaşları olarak tanımladılar. Bir adam, Rusların müttefik olması iyidir diyordu: Fransızlar ve Rusların ortak dil konuştuğunu (Paris'te Fransızca konuşan Ruslara rastlamış), Rusların cesur adamlar olduğunu söylüyordu. Zaman uçup geçti ve ben resmimin taslağını bitirdim... (...) Otele döndüğümde yaşadıklarımın canlı resimleriyle doluydum ve birkaç gün içinde resmimi yağlı boyaya döktüm. (İlya Repin, "Uzaktakiler ve Yakındakiler"den, Katalog s.136)

Ilya Yefimovich Repin - Calvary (Crucifixion), 1869

Yurtdışında geçirdiği bir yılın ertesinde Rusya'ya yeniden dönen İlya Repin 1907 yılına dek Petersburg Güzel Sanatlar Akademisinde öğretmenlik yaptı. 1905 devrimini ve "Kanlı Pazar" olaylarına tanık olan İlya Repin, ressam arkadaşı Stassov'a mektubunda "Bu vahşi, haktan yoksun ve baskılanmış ülkede yaşamak katlanılmaz bir şey!" (Katalog, s. 26) diye yazıyor ve siyasal olayları tablolarına konu olarak alıyordu. Bu dönemde üzerinde çalıştığı tablolar arasında örneğin "Kanlı Pazar" (1905) ve "Kızıl Cenaze Töreni" (1905 - 1906) yeralıyordu.

Ilya Yefimovich Repin - Job and His Friends (1869)

1905 ve 1917 devrimlerini yaşayan İlya Repin, döneminin diğer duyarlı aydınları gibi politik yaşama büyük ilgi duymuş, Çarlık Rusyası'na muhalif bir sanatçı olarak sanatıyla içerikte ve biçimde bir tutum geliştirmeye çalışmıştı.

Ilya Yefimovich Repin - Portrait of an Old Woman (1870)

"Sanat nedir?" "Kimin için sanat?" soruları bu dönemlerde tartışma konusuydu. Sanat ve edebiyat çevrelerindeki tartışmalara katılan Repin, yeni kuşak sanatçılarla eski kuşak "gerçekçiler" arasındaki kamplaşmada kendisini daha çok "gelenekçi" sanatçılar arasında görmesine karşın, sanatta çeşitli biçimlere karşı toleranslı olunması çağrısında da bulunmuştu.

Ilya Yefimovich Repin - The Self immolation of Gogol (1909)

1911 yılında Tüm Rusya Sanatçılar Kongre'sinde yaptığı açılış konuşmasında ("Sanat Nedir?") İlya Repin'in bu tavrı ifadesini buluyordu. Ama o sanatında, Tolstoy'un, Gogol'ün izini sürmeyi, onların edebiyat alanında yaptıklarını resim alanında uygulamayı seçmişti. Ve bunda da çok yetkin ve başarılıydı.

Ilya Yefimovich Repin - The Model in the Turban

İlya Repin'in tabloları arasında yaptığı portreler özel bir yer tutmaktadır. Sanatçı, büyük hayranlık duyduğu Leo Tolstoy başta olmak üzere, yaşadığı dönemde arkadaşlık ettiği çeşitli sanatçı ve aydınların portrelerini yapmıştır. Bu portreler, İlya Repin'in salt resim tekniğindeki ustalığını değil, bir bütün olarak dünyaya ve insana bakış açısını yansıtmaktadır. Onun portrelerini izlerken, sanatçının sonsuz insan sevgisini, çeşitli insan karakterlerini ifade etmeye verdiği önemi ve saygıyı görmezden edemiyor.

Ilya Yefimovich Repin - Monk Filaret Imprisoned in the Antonievo-Siyskiy Monastery

Sanatçının bu yaklaşımı yalnızca portre çalışmalarıyla sınırlı değil şüphesiz. Bu özellik, "Propagandacının Tutuklanması", "Siyasi Toplantı" gibi bir grup insanı resmettiği tablolarda olduğu kadar, insan kitlesi resmettiği tablolarda da her bir insanın farklı karakterini ifade etmeye verdiği önemde kendini gösteriyor.

Ilya Yefimovich Repin - Cossacks on the Black Sea (1908)

1917 Ekim devrimini 1914'ten itibaren yerleştiği Petersburg yakınındaki Kuokkala'dan izleyen İlya Repin, 1918 yılında Rusya ile Finlandiya arasında yapılan sınır anlaşmasında Kuokkala Finlandiya'ya düşünce Finlandiya vatandaşı olur. Bundan sonraki dönemde Rusya'daki sanat çevreleriyle ilişkisi tamamen kopmamasına karşın, İlya Repin Sovyetler Birliği'ndeki gelişmeleri ve sosyalizmin inşasını uzaktan takip eder bir pozisyondadır. Sovyetler Birliği'nde ise İlya Repin büyük Rus gerçekçisi olarak övgü toplamakta ve genç sanatçılara örnek gösterilmektedir. 1924 yılında 80. doğumgünü nedeniyle İlya Repin'in onuruna Moskova ve Petrograd'da sergiler düzenlenir. 1926 yılında, Stalin'in de önerisi ve desteğiyle İlya Repin'i Sovyetler Birliği'ne yerleşmeye davet eden bir delegasyon ziyaret eder. İlya Repin gönderilen delegasyonu nezaketle ağırlar ve "Kanlı Pazar", "Kızıl Cenaze Töreni" ve "Aleksander Kerenski Portresi" tablolarını Devrim Müzesi'ne armağan eder, fakat Sovyetler Birliği'ne yerleşme önerisini kabul etmez.

Ilya Yefimovich Repin - Zaporozhian Cossacks (1880)

1930 yılında Finlandiya'daki evinde ölen İlya Repin, Sovyetler Birliği'nde sosyalist gerçekçiliğin öncülü, büyük Rus gerçekçisi olma sıfatıyla anılmaya devam eder. SSCB Ansiklopedisi'nde İlya Repin'le ilgili olarak şunlar yazılmaktadır: "Başlangıçları Kiev Rusyası'na dayanan Rus sanatı, harika sanat anıtları ortaya koydu. Kiev ve Novgorod'daki Ayasofya kiliselerini inşa eden, Moskova'daki St. Basilius kilisesini yaratan Barma ve Postnik ve ikon ressamı A. Rublyov gibi çok önemli mimar, ressam ve heykeltraşlar çıkarmıştır. Onsekizinci yüzyılda bu ifade biçimini mimarlar Bajenov ve Kasakov, ressamlar Levitski, Borovikoski ve Rokotov, heykeltraşlar Şubin, Martos, Şçedrin ve diğerleri bulurlar. Rus realist resmi, en parlak dönemine 19. yüzyılda, Aleksander İvanov'la başlayarak ulaşır. Realizmin daha sonraki gelişimi Petrov ismiyle öşdeşleşir ve son derece demokratik ve köklerini o zamanın eserlerinde bulan Repin'in yapıtında doruğuna ulaşır. Surikov Rus halkının geçmişini gerçeğe sadık bir biçimde yansıtan tarihi tabloların bir ustası, Levitan realist manzaraların bir ustası, Serov öne çıkan bir portre ressamı idi."

(SSCB Ansiklopedisi, Edebiyat ve Sanat; Güney Kitaplığı - Sanat, s. 17-18)


+ Nasıldı sınavınız?

- On numara, evet.

+ Kolaydı yani?

- Tabii ya, çalıştım. Gerekeni yaptım. Baktım. Evde baktım sadece. Attım hafızaya. Beyin bedava, bedava ya. Taşıyorum, niye hamallık yapayım? Baktım. Karşıma çıktı, hepsini yaptım. Bu kadar.

+ Geçmiş olsun.

- Teşekkür ederim...














Okuldayken her zaman, şakayla karışık intihardan söz eden, üstü başı dağınık, çok tatlı bir fizik hocamız vardı. Kocaman kafasını çevreleyen yumuşak gri bukleleri, yüzünden hiç eksilmeyen sıkıntılı bir gülümsemesi ve kırmızı geniş yüzüyle ufak tefek bir adamdı. Okuldaki diğer hocaların aksine, Cambridge'de tezini pekiyi dereceyle verdiği söylenirdi. Bir gün dersin sonunda, boğazını kesmeye karar veren birinin torbayı kafasına geçirirken çok dikkatli olması gerektiğini, yoksa arkasında kötü bir pislik bırakabileceğini söyledi. Sonra zil çaldı, hep birlikte öğle yemeğine çıktık. Fizik hocası bisikletle evine gitti, başını bir torbaya soktu ve boğazını kesti. Pek fazla pislik yoktu. Korkunç etkilenmiştim...


A. Alvarez - İntihar / Kan Dökücü Tanrı


- Bisikletin de amına goydu...

- Ben kanalda geçiyodum, telefonla konuşuyodum bu nalet olası kanalı ertrafını çerçeve yapmamışlar... Ben düştüm iyi kötü kurtuldum ama çocumuz var çocugumuz var çocuğumuz var...

- Başka kim var?

- Buraya, buraya, bizim bi sürü insanların çocuğu var... buraya düşse ne olur?.. amma akşam amma gündüz... şurdan geçerkene bi korkuluk olmaz mı?.. olmuyor işte bak gördüğünüz gibi... buyur... ben düştüm çocuklarımız düşmesin!..

- Bah hele...

- Bah, şurdan geçiyodum, kurbağaların üstüne düştüm kurbağa vaaak dedi... düştüm ama çıkaramıyom.. pisikleti düldülü çıkaramıyorum amına goyum... beni sen mi iteledin ne yaptın bilmiyorum işte... yeter artık amına goyum... çek amına goyum çek... yalnız bak baş sayfada istiyem anam avradım olsun kan davası çıkar...

- Hadi iyi akşamlar...
Hayatı seçin. İş bulun. İşinizde ilerleyin. Aile kurun. Büyük ekran bir televizyon alın. Çamaşır makinesi, araba, cd player, elektrikli konserve açacağı alın. Sağlığınıza dikkat edin. Kollesterolünüzü düşük tutun ve kendinize diş sigortası yaptırın. İpotekle ev alın. İyi bir ev için çalışın. Arkadaşlarınızı seçin. Hobileriniz için ayrı giysiler ve uyumlu çanta kullanın. Doğru dürüst bir çatısı olan, üç odalı pahalı bir daire kiralayın. D.I.Y’e gidin ve Pazar sabahı orada ne işiniz olduğunu düşünün. Kanepenizde oturun, televizyonun beyninizi yıkamasına izin verin, ruhunuzu o salak yarışmalara satın ve bir şeyler tıkının. Tüm bunları yaptıktan sonra intihar edin. Sırf neslinizi devam ettirebilmek için… Ürettiğiniz o sersem bebelerin ortalığa işemesini izleyin. Geleceğinizi seçin. Hayatı seçin. Ama neden böyle bir şey yapayım ki? Ben hayatı seçmemeyi seçtim. Ben başka bir şey seçtim. Neden mi? Hiçbir nedeni yok. Kim eroin bulabildiği sürece nedenleri düşünür ki?


Mark Rent-boy - Trainspotting
Bugüne kadarki en itici ve etkileyici sergilerden biri, Körperwelten (Beden Dünyaları) adlı kadavra sergisi, 1997 yılından beri 13 milyona yakın ziyaretçiyi ağırladıktan sonra, yaşanan tartışmaların ardından anavatanı Almanya’dan Amerika’ya taşınıyor. Serginin yaratıcısı Gunther von Hagens kendisine “profesör” unvanını layık görmüş bir anatomi uzmanı; lakabı ise “ölüm çerçisi”. Bazı çevreler onu “dahi”, bazıları “deli”, kimileri ise “şarlatan” olarak adlandırıyor. Her halükarda Körperwelten eşi benzeri görülmemiş bir ceset şovu; von Hagens ise ölümü görsel tasarım haline getirmeye cüret etmiş bir sanatçı.


İlk yıllarda “anatomi uzmanının sonsuzluk kazandırdığı cesetler” ve “ölüm hakkında düşünmeye birebir” vb yorumlar alan serginin konusu ölü insanlar: Yani kadavralar. Ancak Hagens’in kadavraları bildiğimiz ölülerden değil; kimisi satranç oynuyor, kimisi de hemen serginin girişinde, tüm bedeninin derisini vestiyere bırakmak üzere bekliyor. Bütün bu ölüler, tüm kasları ve organları görülebilir şekilde derilerinden arındırılmış, her an hareket edebilecekmiş gibi çıkıyor karşımıza. En etkileyici görüntülerden biri karnında doğmamış bebeği ile, Afroditvari uzanmış bir kadın. Görsel tasarım yönünden, cesetlerin her biri belirli bir senaryonun parçası olduğu için, hem çok itici hem de çok ilginç bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz. Da Vinci’nin anatomik çizimlerini anımsatan, kılıfsız modellerden oluşan bir ölüm şovu Körperwelten.


Von Hagens kadavralarına kendi geliştirdiği ve “plastinasyon” adını verdiği bir yöntem uyguluyor. Ortaya çıkan görüntü ve his, ceset olmaktan çıkan, ölü ama hem korkunç, hem de hayatın içinden bedenler. Von Hagens’ın karısı ile birlikte kendi evinin mutfağında geliştirdiği plastinasyon yöntemi biraz mumyalamayı andırsa da detayları tüyler ürpertici: Doku hücrelerindeki sıvı ve yağ çıkarıldıktan sonra dokular içten polimer bir madde ile dolduruluyor ve dıştan yine polimer bir madde ile örtülüyor. Böylece tüm dokuların, mikroskobik düzeyde bile, canlı halleriyle (elbette sadece görüntü olarak) aynı kalması sağlanıyor. Deriler ise, benzer bir yöntem uygulandıktan sonra eski tip çamaşır makinelerinden tanıdığımız merdanelerden geçirilerek düzleştiriliyor. Von Hagens’in cesetlere nasıl ulaştığı ise son derece tartışmalı bir konu. Von Hagens, bütün cesetlerin tamamen meşru yollardan ona bağışlandığını iddia etse de, bazı cesetlerin Çin’de idam edilen mahkumlara ait olduğu ve ucuz bedeller karşılığı kanunsuz yollardan satın alındığına dair belgeler bulunduğu söylentileri var.

       


Von Hagens, bu sergi ile çok ilginç bir tartışma yarattı. Kilise, ruh ve beden ikilisini tartışadururken, bazı tıp uzmanları anatominin halka inmesini kesinlikle doğru bulmadıklarını açıkladılar. Hukukçular “ölü bedenlerin sahibi kimdir” sorusuna ilişkin tartışmalara giriştiler. Von Hagens’in Frankfurt’taki son sergisi “cesetlerin sanatsal işlev uğruna gereç haline getirilmesi ve maddi çıkar amaçlanması” gerekçesiyle kısmen sansürlendi. Bazı bilim adamları ölümlülükten koparılmış, asla çürümeyecek olan bu bedenlerin yaşam ve ölüm döngüsünden koparıldığını iddia etti. Von Hagens’in kadavralarının Nazi Almanya’sında yapılan deneyleri çağrıştırdığı söylendi.

       


Bedenimiz üzerindeki söz hakkımız bize bu hayatta bahşedilmiş en büyük özgürlükken, sanat eserinin hammaddesi insan bedeni olunca, bu sanat eseri nerede insan onuru ile ters düşer? Kant, “Amaçlar diyarında her şeyin ya bir bedeli ya da onuru vardır” der; nesne haline gelen ölü beden, yaşamı rencide eder mi?

           


Bu ölümsüz cesetler sergisi, biz fanileri hem yaşamla hem de ölümle yüzleştiriyor; ve nerede düzenlenirse düzenlensin, kimileri bu sergiyi “mide bulandırıcı” bulurken, kimilerinin de onu “bir görsel şölen” olarak adlandırmaya devam edeceği kesin.



Kaynak: COGİTO - Üç Aylık Düşünce Dergisi / Sayı: 40